7 Mayıs 2018 Pazartesi

ÖZAL’a SUİKAST ve YAZICIOĞLU




ÖZAL’a SUİKAST ve YAZICIOĞLU

ÖZAL’a SUİKAST ve YAZICIOĞLU
10 Kasım 2012 -  Angara

Bu gün erken saatlerde “Hüseyin Gazi” eteklerinde ki evinde ziyaret ettiğimiz bir Muhsin Yazıcıoğlu sevdalısı,  “ Muhsin Beyi harcadılar “ diyerek   “ Muhsin bey, ‘Beni öldüreceksiniz’ diyor. Ama helikoptere de bindiriliyor.. Parti yetkilileri dâhil her yerde tüm ilgililere soruyorum ‘ o helikopteri kim kiraladı. Parasını kim verdi..?  Kimse bu soruma cevap vermedi/ vermiyor..  Bunlar bilinse düğüm çözülecek  ‘ diye dert yanıyordu…
Oradan gelince  internetin başına geçerek sanal mekanları geziyorum..
Gülay GÖKTÜRK,“ Bugün Gazetesi'ndeki Özal "1 numara"yı öğrendi mi?” başlıklı yazısında; “Adli Tıp Kurumu'nun ön raporu Özal'ın zehirlendiği gerçeğini ortaya koyuyordu” diyerek
 “ Özal'ı zehirleyenlerin kim olduğunu öğrenene kadar huzur bulmamamız gerekiyor.

Üstelik bizim elimizde, bu suikastı aydınlatmak için başlangıç noktası olabilecek çok önemli bir olay var: Kartal Demirağ suikastı” diye yazıyor.
 
Ve
Özal, bu suikastı özel olarak araştırtmış ve önemli sonuçlara varmıştı. Evet, o kendisini öldürtmek isteyeni öğrenmişti. Ama anlaşılan o kadar dehşetengiz bilgilere ulaşmıştı ki, bu bilgilerin açıklanmasının yaratacağı siyasi depremden çekindiği için susmuş ve çevresindekilere de bu konunun üstüne gitmeme kararı aldığını söylemişti.

Özal Ergenekon'la burun buruna geldi.
Şimdi, bugün sahip olduğumuz bilgilerle olaya tekrar baktığımızda, Özal'ın o incelemenin sonucunda o zamanki adıyla derin devletle, bugünkü adıyla Ergenekon örgütüyle burun buruna geldiğini tahmin etmek zor değil” diyerek derin yapılara dikkat çekiyor…
18 Haziran 1988’deki o suikastı kim niye yaptırmıştı, bilemem…
Fakat bildiklerim ve gördüklerimde var…
Bu vesile ile paylaşmak istiyorum…
Kartal Demirağ’ın rahmetli Özal’a “kurşun” sıktığı o kongreyi bende salonda izledim.
Bazı ilginçliklerle karşılaştım…
1. Anavatan Partisi’nin (ANAP) Ankara Atatürk Spor Salonu’ndaki ikinci olağan kongresinin yapıldığı salonun bahçesinde Alaca’da Şehit Nedim Tuğaltay Ortaokulu’ndan arkadaşım Ayhan’ın babası ve ilkokul öğretmenliği yapan  “Haydar “ ağbi ile karşılaştım…
Yıllar sonraki bu karşılaşmada arkadaşım Ayhan’ın “polis olduğunu” söyleyerek kendisinin de “Ankara – Keçiren’e yerleştiğini” söyledi.
Birlikte salona girip, Sosyal Güvenlik bakanlığı da  yapan bayanın  oturduğu yerin - protokol   locası – üstüne gelen   “iyi” bir yerden  yer bulup yan yana oturduk..
 Hınca hınç dolu koca salon Özal’ı dinliyoruz. Özal; ““Hayalî ihracatçılarla, yem borusu kesilenlerle, devleti soyan kaçakçılarla mücadelemiz devam edecek… O zaman buyur kardeşim…”   derken beklenmedik “ses” geldi.  Arkasından da muazzam gürültüyle silah sesleri… Herkes olduğu yere yattı. - Sıra sıra dizili koltukları siper edip -Bizde öyle yaptık. Üstümde Haydar hoca, onun üstünde de başka biri var.  Tehlike  ne kadar büyük olursa olsun insan hadisenin akışına uyarak  normalleştiriyor.. Kendimi  daha bir “güvende” görmüş olacağım ki yapılan silah atışlarını ima ederek “Hocam, bildiğin duaları” oku diye nükte  yapıyorum.. Yattığımız yerden sabit koltuklar arasından kısmen salon görülüyor. Görebildiğimiz alanda herkes yatmış.. Çok az sayıda insan ayakta ve bir kişi yuvarlanıyor..
Bu arada protokol bölümü tam önünde yatan, üstü gazete kapalı sanki insan vardı. Bu hiçbir yerde yer almadı. Ancak bunca yıl geçmesine rağmen hala hafızamda…

- Erkal Zenger’in anonsu ile millet dağılmadı… Salonda panik yaşanarak katliama dönüşmedi. Herkes onca olaya rağmen hiçbir şey yok gibi yerine oturdu. Özal, yine kürsüde…  Meşhur “ “Allah’ın verdiği canı Allah’tan başka alacak yoktur. Biz de O’na teslim olmuşuzdur “diye başlayarak konuşmasına devam ediyor…
-   Daha sonra ise  “Salon aranmak üzere” kongreye yeniden başlamak üzere ara verileceği ve salonun boşaltılması gerektiği” açıklanıyor. Millet sükûnet içinde salonu boşaltıyor.
2-  Salondan protokol bölümü üst girişten çıkıyoruz. Yanımda ANAP amblemini çizen “çilli ve sarışın”  bir bayan (  Serpil hanım )  var. Stadın salondan çıkıp serbest bölümünde ilerlerken dışarıda güvenlikle sorumlu polislerden biri “içerde neler oluyor?” sorusunu yöneltti… Güvenliğimizden sorumlu birinden gelen bu soru çok garibimize gitti.. Serpil hanım; “Ne olacak insanlar birbirini öldürüyor” diyerek  “Kıyamet kopuyor.  Sen uyu” der gibi kızarak cevapladı. Her ikimiz de bu soruya hayretimizi gizlemedik.
 O gün bu gün düşünürüm “Nasıl oluyor da “polis”in  onca yaşanan hadiselerden haberi yoktu..?  
3– Kongre salonunda arama bitip tekrar içeri girdiğimizde şu an ismini hatırlayamadığım batı illerimizden birinin il başkanı olan sarışsın bir adam konuşmaya başladı.
Konuşmasında, Fatih Sultan Mehmed’den  Mustafa Kemal’e “Devlet adamlarını koruyamadığımız” konusunda uzun bir konuşma yaptı..
O gün bu gün hala bu işi çözemedim. Kim böyle bir konuda konuşan bu adamı nasıl bulmuştu… Bu adam ne zaman bu konuda çalışıp, konuşur hale gelmişti. Suikast ve bu konuda konuşmak nasıl bir tesadüf idi?
4 – Yıllar sonra Akçakoca’ya gittim..
Orada kiminin meczup olarak bildiği ve vefat edince  “evliya” olduğunu öğrendiklerinden Evliya Camii bahçesine defnedilen Mustafa Şaban isimli zatı duydum. Bu zatı bilenlerinden sorup araştırırken yoldaki izler bizi Angara’ya ulaştırdı.
Mustafa Şaban’ı ararken Özal’a denk geleceğim aklıma gelmezdi.
İlginçtir..
 Angara’da ..
 Özal’ın yakından bildiği dostlarından ( dr. Emin Acar) birinde;   “Seni öldürecekler dikkat… Allah’ın ipine sarıl”şeklinde “  ikaz ettiği ve “Kartal Demirağ Suikastı”ndan  çok önce   Özal’a yazdığı mektup diye  iddia edilen bir yazı  göstereceklerdi..
”Dünya’ya, insanlara meyletmediği söylenen, dünyalık derdi olmadığı bilinen bir kişinin “cumhurbaşkanlığı makamı” ile ilgilenmesi garibimize gittiği söylenince  “O, kendi ve dünyalıkla ilgili değildi.  Fakat insanları etkileyen toplumsal hadiselere de ilgisiz değildi. O yüzden Özal’ı ikaz etti “ diye açıklama yapacaklardır…
Necati Çavdar
…………..
Kaynak: http://gundem.bugun.com.tr/ozal-1-numarayi-ogrendi-mi-yazisi-211453

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder