27 Temmuz 2018 Cuma

“zenginimiz BEDEL öder/ askerimiz fakirdendir”

“zenginimiz bedel öder
askerimiz fakirdendir”
Madem PROFESYONEL orduya geçiyorsun, GeeeeÇ....
Fakattt..
Gerçekten uygulandığında zengin- fakir..Okumuş- okumamış
Yurtdışı, içi
Güney -kuzeyi ile tüm yurdun her düzeyde insanın aynı ülkü için bir arada ve eşit olduğu HALK ÜNİVERSİTESİ olan askerlikte buluştuğu insanımızın tümüne bila bedel "üç ay" der işin içinden çıkarsın..
Yok illa da tam yapacaklara da ücretini vererek, yapma imkanı sağlarsın..
Şimdi bu eşitsiz ve manasız BEDELLİ, ne ola ki..?
Bedel ödeyemeyen "garip guraba" ne yapacak...
Tabii, ASKERLİK...!!!

////////////////////////////////////////
https://www.facebook.com/ahmetmustafatkn/videos/245067169641775/UzpfSTY4OTYxNzY5OToxMDE1NjYyMzk4NDM1NzcwMA/

///////////////////////////////

Mevlüt MERGEN
http://ozgurhabergazetesi.com/yazarlar-mevlut-mergen-%E2%80%9Czenginimiz-bedel-oder%E2%80%9D-di,4992

BEDEL
Her hizmete bir bedel, istenince ödenir,
Vatana “hizmet” borcu bilmem nasıl ödenir?
Şehitliğe koşanlar o borcu ödüyorlar,
Onlara “hak” övgüsü: “sanmayın ölüyorlar!..”
MM

“ZENGİNİMİZ BEDEL ÖDER” (Dİ)!..

Askerlik, nam-ı diğeri “vatan görevi” geçilmesi gereken bir “köprüdür” kişi belirli yşa geldiğinde önce “yoklama” yaptırır, sonra “teslim” olur ve asker kıyafetin giyer, bu işlem hep yapıla gelendir, ordu ihtiyacı kadarını alır, fazlasını “ihtiyat” olarak bekletir, günümüzde bekletilenlerin sayısı 6 milyonu bulmuş, bu şu demektir 500.000 mevcutlu tam on iki tane orduda askerlik yapacak genç insan var..
Yığılmaları önlemek için akla gelen ve bazen uygulanan “bedel” bir çözüm olarak günümüzde de gündeme gelmiş ve “bedelli askerlik” yasal olarak kabul
edilmek için meclise sevk edilmiştir, şimdi 15.000 lirası olanlar bu yasadan yararlanacak ve 28 günlük “talim” süresince “tadatlara” katılacak, kışlada “karavanadan” aş yiyecek, “nizamiye” kapısında veya her hangi bir mahalde “nöbet” tutacak..
Bilmiyorum, bu yirmi sekiz gün için kaç kere “gel teskere gel” diyecek, evli ise eşinin, değilse sözlüsünün adını “kumlara” nasıl yazacak, “gel” dediği “teskere” geldikten sonra 28 günlük vatana hizmet sürecini hangi “hatıralar” süsleyecek, arkadaşlarına “ben asker iken…” diye neler “yaşadığını” aktaracak?
Belki de bu soruların hiç birisi olmayacak, sadece “15.000 lirayı yatırdım” denecek, hepsi o kadar, gerçekte ise “hepsi o kadar” değil, hiç unutmadığımdır 25. Ocak.1965 tarihi ve yine 25.Ocak 1967 .. O gün Diyarbakır garında kara trene binmiş, ver elini Isparta demiştim, yirmi dört ayın sonunda Ankara garında yine kara trene binmiş ver elini Diyarbakır demiştim, gerisini anlatmayacağım, çünkü 24 aylık askerlik sürecimi anlatırsam belki “roman” yazmış olurum…
Bedelli yasası öyle anlaşılıyor ki bir “zaruretten” doğmaktadır, hem sonra yine öyle anlaşılıyor ki bundan böyle “profesyonel” askerler görev yapacak ordu saflarında, o zaman bize göre “tadı tuzu” kalmayacak askerliğin, “amatör ruhun” güzelliğini spordaki “profesyonelliğin” çirkinliğinde görmek mümkün…
Bizden önce babalarımız, dedelerimiz 48 ay, onlardan öncekiler 7 yıl yapmışlar askerliklerini, işte o yedi yıl içinde dillere düşmüş “ano Yemendir, gülü çemendir, giden gelmiyor acep nedendir?” türküsü, bu türküyü dinlerken “kışlanın önünde redif sesi var/bakın çantasında acep nesi var?/Bir çift potin ile bir de fesi var” nağmelerini dinlerken gözyaşlarımı tutamam…
Çünkü bir çift potinin sahibini getiririm gözlerimin önüne, delikanlılığını düşünürüm, nasıl bir “özlem” ateşi içinde kara toprağa gömüldüğünü hayal etmeye çalışırım, acaba derim sıladan kendisine gönderilen bir mektup yok muydu çantasının içinde, o mektubun yüzlerce, binlerce defa okunduğunu hesap eder “gerçek rakamı” bulamazdım…
“Mektup” geçmiş zamanların en kıymetli haberleşme aracı idi, hele üzerinde “görülmüştür” yazısı olsaydı bile asker mektubu hasretle beklenirdi o günleri yaşayanlar bilir, kışlada da mektup en çok beklenen idi, okuma yazması olmayanlar olanlara yazdırır/okuturlardı mektuplarını, söyleşimizin sonunda bizim bir asker mektubuna, oğlum “Erol’un” Kıbrıs’tan gönderdiği mektuba yazdığımız “cevabi” şiir yer alacak.
Sanırım “tedavülden” kalkmış gibi oldu “zenginimiz bedel öder/askerimiz fakirdendir” türküsü, çünkü şimdi isteyen herkes bulabilecek15.000 lirayı, hem bu rakam artık zenginlik göstergesi değil, işin “ilginç” yanı gençlerin önündeki “askerlik köprüsü” de bedelini ödeyince kalkmış gibi olsa da şimdi aşılması çok zor ayrı bir köprü var: “işsizlik köprüsü” üniversite mezunu işsizlerin sayısı giderek artıyor, 15.000 lirayı bulmak içinde iş bulmak zorunlu olunca o zaman yeniden dillere düşer mi: “zenginimiz bedel öder/askerimiz fakirdendir” türküsü?..
Selam ve dua ile.

UNUTULAN ŞİİR
SILADAN GURBETE
* Oğlum Erol askerde iken -

Dün geldi mektubun yavru vatandan,
Eşe dosta tek tek selam demişsin.
Havadis isteyip ana vatandan,
Yazın daha bir çok kelam demişsin.

Bizmişiz orada senin düşüncen,
Yad ile geçermiş gün ile gecen,
Küçük Büşra imiş dilinde hecen,
Unutmasın beni anam demişsin.

Diyarbekir’e hasret doluymuş gönlün,
Amid’e sevdalı gencecik ömrün,
Başkaymış kokusu diyarda gülün,
Bu yüzden Kıbrıs’ta kalmam demişsin.

Demişsin askerlik ata mirası,
Koşar gider gencim gelse srası,
Vatan borcununsa yoktur pahası,
Bedeli olamaz param demişsin.

Dedeme söyleyin şen olsun gönlü,
İlk kez ayrı kaldık Regaip günü,
Memlekete gelip kursam düğünü,
Çok para kazansın babam demişsin.

Vatan nöbetimi zevkle tutarım,
Gönlümden derd ile gamı atarım,
Yatağa Bismillah deyip yatarım,
Vücudum oradan sağlam demişsin.

Durmadan tütermiş gözünde sıla,
Sıkça yaz mektuba verme fasıla,
Bir gün gelir bende düşersem yola,
İnşallah teskere alsam demişsin!..
MEVLÜT MERGEN
Diyarbekir, 03.03.1987

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder