26 Mart 2018 Pazartesi

ŞEF'İN ADAMLARI

ŞEF'İN ADAMLARI
Necati Çavdar, 4 yeni fotoğraf ekledi.
ŞEF'İN ADAMLARI
Şef ölmüş..
Fransız doktora göre ise "verilen yanlış ilaçla" tedricen "öldürülmüş"
İçerdekiler, Şef"in çevresindeki "mason" arkadaş ve yetki verdiği kişileri suçluyor.
Ama sebeb ne olursa olsun.
O günün Dünyasının en pahalı ve kötü şöhret sahibi yatı, "saravona"bile kar etmemiş...
"ilah".."yaratıcı" ve "ebedi" gibi unvanlar verielen "şef" ölmüştü..

Ölen Müslümanlara, cenaze namazı kılınması, kalanlar için zaruri..
Genellikle açık ve aleni, halkın katılımıyla bu son" vazife" yerine getiriliyor.
Şef , ölünce cenaze namazını kılacak, kıldıracak olanlar; "Şef"ten geriye kalanlara kalmış.
Fakat kalanlar kıldı mı kılmadı mı, kıldırmadı mı?
Bilmiyoruz.
Bilenler de konuşmadı.
Hele "şef"in adamları hiç konuşmadı.
Ancak..
Sanki "şıracının şahidi" misali..
İmdadımıza her dönemin "yalakası ve yalancısı " olarak nitelenen, döneminde para getiren her kim varsa onu öğen Cemal Kutay yetişiyor.
Anadolu Ajansı'nın haberine bakılırsa cenaze namazı kılındı.
Zira ..
O sırada ajansın muhabiri olarak töreni takip eden Cemal Kutay, öyle diyor.

Fakat elde ne bir resim ne de başka bir görüntü yok. Ancak Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutunun etrafına kocaman 6 adet meşaleyi resimler, görgü şahitleri ispatlıyor.
İyi de bu "altı" meşale neyin simgesi idi?
Kimler yaktı bu altı şamdanı.. Pardon meşaleyi kimler dikti?
Gerçekten bu altı meşale , CHP'nin üçü Fransız laiklerinden üçüde Sovyetlerden aşırılan ve CHP'nin altı oku numu temsil ediyor idi?
Zamanında yayınlanan bir dergi 'Meşaleler ebediyete kadar yanacaktır' derken neyi kast ediyor idi?

Şef'in "Cenaze namazı " nı kılan ve kıldıranda konuşmamış.
Kimin kıldığı bilinmiyor.
Ama kaıldıran kişi biliniyor.

Anadolu Ajansı muhabiri Cemal Kutay 19 Kasım 1938 günü yaşanan..Ancak görüntülenmeyen, namzı kılanların anlatmadığı o sahneyi şöyle anlatır:
"Dolmabahçe Sarayı'ndaki hazırlıklar erkence başlamıştı. Büyük ölünün son ihtiram (saygı) nöbetini bekleyen yaverleri ve dostları, büyük üniformalı subaylar, vali ve belediye reisi, bu hazırlıklara nezaret ediyorlardı. (...) İçeride merasim başlamadan, ailesinin talebi ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitüsü direktörü Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır."
Makbule Hanım ağabeyinin cenaze namazı kılınmadan gömüleceğinden endişelenerek müdahale etmesi ve namazın kılınmasını isteyerek Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ı "Ağabeyimin cenaze namazı hangi camide kılınacak?" diye sıkıştırması üzerine mi o gün bu gün Devletluların emrindeki Anadolu Ajansı Cemal Kutay marifeti ile böyle bir haberi geçti...
O'nu da bilmiyoruz.
Olay doğru ise arşivlarda bir yerlerde vardır.
O yerlere hakim olanlar, öyle bir şey varsa bunu halkla paylaşmaya mecbur ve mahkumdurlar..
Aksi halde bunun vebali omuzlarındadır.
Öte yandan "Cenaze töreni" boyunca neden hiç "eller duaya kalkmaz" , "Allahuekber" sesleri de duyulmaz.
Bilen biliyor, biz bilmiyoruz.
Cenazesi kılınsa ne olacak, kılınmasa ne olacak..
Bunun sorumluluğu elbet cenazenin değil. Cenazeye vaziyet eden kalanlarındır.
Vebali var ise onlar hesabını verirler.
Fakaaaaaaaaaat...
Evet...
Fakaaaaaaaaaaat..
Sıkı durun...
19 Kasım 1938 sabahı hem de ,saat sekizi on geçe
Diyanet İşleri Başkanı Şerefeddin Yaltkaya'nın dört dakika süren . ‘‘Allahu ekber’’ yerine ‘‘Tanrı uludur’’ denilerek v e selâm verilirken de ‘‘Selâmun aleykum’’ değil, ‘‘Esenlik üzerinize olsun’’ sözleri kullanılarak yerine getirilen Dolmabahçe Sarayı'ndaki namaz sonrası top arabasına alınarak Ankara'ya gönderilen "şef"in cenazesinin hep "21 Kasım 1938'de Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabre yerleştirildiği" bilinir.
Ancak...
"Ebedi şef"in cenaze işleri ile yetkili kurul bir zabıt tutar.
Abdülhalık Renda, Refik Saydam, Fevzi Çakmak, Kemal Gedeleç, Celal Üner ve Nevzat Tandoğan imzalı o resmi "zabıt"ta
"Ebedi şef Atatürk Etnoğrafya Müzesi dahilinde muvakkaten yaptırılan medfene... 31 Mart 1939 Cuma günü saat 14.00'te konulmuştur." deniyor..
Hani halka geçici kabir olan " Etnoğrafya Müzesi"ndeki yerine 21 Kasım 1938'de konulduğ söyleniyordu?
Peki, aradan geçen "dört" ay içerisinde "Ebedi Şeféin naaşı neredeydi.. Kimlerin elinde idi. Başında hala "altı" meşale yanıyor ve generaller ihtiram nöbeti tutuyorlar mıydı?
"Atam" diye diye kulakları sağır edenler..
Buyurun "cenaze namazına"..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder