Alacalı hemşerilerim, “Daddo-Destan-Mameli” kelimeleri sizlere neyi hatırlatıyor?
Bu üç kelimeyi ancak bir bizim kuşak.;78 kuşağı yani 1958’lerde doğmuş ve üniversiteyi 1978’lerde veya daha sonraları bitirmiş; çocukluğunu, ilkokul, orta ve lise yıllarını güzel ilçem Alaca’da geçirmiş; özellikle lise ve üniversite yıllarında sağ ve sol çatışmaların alevlendiği, her gün beş-on kişinin öldüğü yıllarda ateş çemberinden geçmiş nesil ile bizden önceki kuşak olan ağabeylerimizin 68 kuşağı hatırlar.
Daha önce yayımladığım “Alaca İlçemizin Mecnunları” yazımın girişinde:
“İlçemizde nice mecnunlar geldi geçti. Uzun yıllardır Alaca'mızda bulunmadığımdan şimdi hangi mecnun var bilmiyorum. “78 Kuşağı Bizler” çocukluğumuzdaki “Ökkeş”i, “ Cemal”i, “ Bektaş”ı ve “ Zeliş”i çok iyi hatırlarlar. “ demiş,
“Bunlardan, Alaca'mızın Çorum yolu ile Yozgat yolunun doğusunda kalan mahalleleri kendisine, batısını da “Zeliş”e bırakan pehlivan görünümlü ve elindeki şarap şişesiyle avare avare dolaşan, daha sonra da bir duvar dibine sızıp kalan “Cemal” ile üniversite hayatında aşık olduğu kıza kavuşamadığından dolayı mecnun olan, fakat konuşmalarıyla kültürlü biri olduğu anlaşılan, uzun saçları ve asasıyla hemen dikkati çeken “Bektaş” artık aramızda yoklar;her ikisi de öbür dünyaya intikal ettiler. “ diye bir hatırlatma yapıp “Ökkeş” ile ilgili anılarımı anlatmıştım...
Yazım çok beğenildi ve yazıma güzel yorumlar yapıldı. Yorumların içinde bazı mecnunların yazılmadığı eleştirisi de vardı. Çocukluğumda beni etkileyen mecnunlardan bahsetmiştim... Ama birkaçını unutmuşum. Onları da Hacı Kaya kardeşim ve Mevlüt Asa abimiz bana hatırlattı.
Hacı Kaya kardeşim “ Onlar Allah’tan bizlere emanettir. Senin tanımadığın Hacı Ömer, Tahsin benim yanımda. Tahsin ve Sadık’ta vardı. Şimdi benim bildiğim yaşayan Harun, Sadık. Bir de mürid peydah olmuş Alaca’ma.” demiş, Mevlüt Asa abimiz de “Arkadaşlar buruda noksanlar var. Dursun vardı. Daddo, Ramis vardı. Onların resimleri yok mu?” diye bir soru sormuş.
Ben bugün sizlere “Zeliş, Cemal, Bektaş ve Ökkeş “gibi çocukluğumda beni etkileyen ve zihnimde derin izler bırakan ve ilk yazımda ismini sehven unuttuğum DADDO’dan bahsedeceğim.
DADDO ismini ilçemizde O’na kim vermişti? Ne anlama geliyordu? Ben şahsen bilmiyorum. Bilen varsa yazarsa iyi olur.
Alaca’mızda “Destan Kültürünü” çocukluğumuzda bizlere yaşatan Daddo’muz yaşıyor mu bilmiyorum...
Birçok genç “Destan Kültürü” de nedir diyebilir. Gerçi bu kültür şu anda ilçemizde unutulmuş durumda.
Daddo denince Alaca’mızda ilk akla gelen kelime bana göre “DESTAN” ve MAMELİ” dır…
Çocukluğumuzda, “Destan – Mameli” kelimeleri, Daddo ile özdeşleşmişti.Mameli, Destan denilince Daddo hatırlanıldı.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde Destan , “1. Tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiir, Manas, Şehname, İlyada, Kalevala birer destan örneğidir. 2. Bir kahramanlık hikâyesini veya bir olayı anlatan, koşma biçiminde, ölçüsü on bir hece olan halk şiiri. 3. Çağdaş Türk edebiyatında biçim ve içerik yönünden, geleneksel destanlardan ayrılık gösteren uzun kahramanlık şiiri: Üç Şehitler Destanı. Çanakkale Destanı.” olarak tarif edilmiş.
Bizim Daddo’nun elinde tomarla sattığı Destanlarda, her hafta veya her ay konusu değişen ; Çorum ilimizde veya Alaca ilçemizde sevdadan dolayı kavuşamayıp ölen aşıkların veya kan davasından dolayı öldürülen bir gencin veya askerde şehit olan bir askerin ölümlerini acıklı bir şekilde anlatan dörtlükler yazılı idi.
Benim gibi çok duygulu bazı insanların Daddo’nun destanlarını dinlerken, okurken ağladıklarına çok şahit olmuştum.
Daddo, rahmetli abim Tatar Satılmış’dan yaşça ve bedence biraz büyüktü ama onların kuşağının adamıydı.
Abimgilin kuşak çok iyi tanıyordu ve onunla sebze pazarında bir kardeş gibi işaret diliyle sohbet ediyorlardı ve kahkaha ile karşılıklı gülüşüyorlardı.
Daddo, “Aklını ve şuurunu kaybetmiş, akıl ve şuur dengesi bozulmuş bir mecnun, bir meczup bir divane ve bir deli” değildi.
Daddo, aklı-başı yerinde, iri yapılı babayiğit güzel bir insandı. Onun bir adımı normal bir insanın iki adımına denkti. Cüsseliydi ve heybetliydi…
Ramiz adında bir de abisi vardı. Abisi de Daddo gibi iri yapılı biri idi.
Daddo, evimizin yukarısındaki mahallede Tezekan’da yaşıyordu. Tezekan , Özhan mahallesine, bizler tarafından çok tezek yapıldığından dolayı verilen bir addı.
Daddo’nun sokağımızdan başını öne eğererek, “daddara daddara dat” gibi kendince bazı sesler çıkararak, dev adımlarını atarak sallana sallana her gün çarşıya gidişini hiç unutamıyorum.
Doddo deli değildi. Sadece bir özrü vardı; sağır ve dilsizdi. Çat pat konuşabiliyor azda sanırım duyabiliyordu. Buna rağmen geçimini sağlamak için dilenmiyordu. Onurluydu. Çalışkandı. Ekmeğini taştan çıkarıyordu.
Genelde Cuma günleri boynuna astığı teypten yanık bir sesle okunan destanı satarken görürdüm onu pazarın kalabalıklar arasında. Çoğu kez yanında beş altı yaşlarında bir kızı dururdu…Herhalde bu kızı Daddo'ya yardım ediyordu.
Daddo, teypten okunan yanık sesli destanın sesini duymuyordu ama ara sıra teybin tuşuna basıp durduruyor, eliyle çok güzel çok güzel anlamına gelen işaretler yapıyordu.
Daddo’nun acıklı destanlarını zaman zaman ben de ilgiyle dinlerdim. Daddo teybi açtığında destan okunmaya başlayınca benim gibi birçok çocuk ve yetişkin de toplanırdı Daddo’nun etrafına.
Daddo, sanki teypten okunan destanı duyar gibi ve manasını anlamış gibi eliyle işaretler yapar, yüzündeki mimik hareketleriyle de destana manalar vermeye çalışırdı.
Eğer babamızdan yirmibeş kuruş harçlık almışsak bir tanede biz Destan satın alır, çantamıza koyar zaman zaman hüzünle yazılmış bu dörtlükleri okur ağlardık.
Daddo’nun esas mesleği hamallıktı. Destan satmadığı günlerde de iki lastik tekerlekli hamal arabasının ipini boynuna geçirir yük taşırdı. İri yapılı bedenine hamal arabası ufak geliyordu Daddo’nun.
Daddo, Destan satarak, hamallık yaparak ailesini kimseye muhtaç olmadan geçindiriyordu.
Birara Daddo'yu pazarlarda sağda solda göremedim. Merak edip “Daddo’dan haberi olan var mı ?”diye eşe dosta sordum.
Aldığım cevap şu idi: Daddo, pılıyı pırtıyı toplamış İstanbul’a gitmiş.
Sağır ve dilsiz olan Daddo, milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul’da nasıl yaşayacaktı? Çelik-çocuğunu nasıl geçindirecekti?
Küçük bir kasaba olan Alaca’dan kalk, İstanbul’a git ve orada Destan satarak veya hamallık yaparak hayata tutun. Sağır ve dilsiz olan birinin bunu başarması o yıllarda çok zordu. Her babayiğitin karı da değildi İstanbul sokaklarında ekmek parası kazanmak.
Bizim Daddo,yu yıllar sonra pazarın kenarında üç tekerlekli bir motorsikletin üzerinde gördüm. Kalabalık bir insan topluğu etrafına toplanmıştı. Ben de kenardan boynumu uzattım Daddo’nun vatandaşlarla işaret dili ile konuşmasını dinledim.
Topluluktan biri elini her iki memesi üstüne götürdü, “Mameli’yi de İstanbul’a götürdün mü?” dedi.
Daddo’da, aynı hareketi yaptı; elini memelerine götürdü, dudaklarını uzattı ve parmaklarını birleştirerek aşağı yukarı indirdi ve “MAMELİ” kelimesini ağzından çıkardı, sonrada iki işaret parmağını yanyana getirerek uzakları gösterdi.
Ben bu işaretlerden ve Mameli kelimesinden bir şey anlamamıştım. Yanımdaki vatandaşa “Daddo ne demek istiyor” demiştim. Aldığım cevap beni çok güldürmüştü.
Daddo’nun eliyle memelerini göstererek ve ağzından çıkardığı “MAMELİ” kelimesinin anlamı eşi imiş. Eşini de beraberinde İstanbul’a götürmüş bizim Daddo.
Son gördüğümde Daddo’nun, yıllar önce destan satarken ve hamallık yaparken giydiği elbiselerden eser yoktu üzerinde. Motorsikletin üstünde çok mutlu görünüyordu ve giyim ve kuşamı çok düzgündü. İstanbul O’na yaramıştı. Çünkü O Osmanlının Başkenti İstanbul’da “MAMELİ “si ile ikinci baharını yaşıyordu.
Ulusal bir gazete, Daddo’nun altında gördüğüm motorsikletle İstanbul’dan Alaca’ya yaptığı yolculuğunu ve hayat hikayesini anlatan bir haber yapmıştı. Benim de bu haber ilgimi çekmiş okumuştum.
Daddo’nun resmi ve sattığı Destanlardan elinde bulunan varsa benimle paylaşırsa çok memnun olurum.
DADDO’muz şu anda MAMELİ’’si ile yani eşi ile birlikte yaşıyorsa her ikisine de sağlık ve sıhhatler diliyorum. Rahmetli oldu iseler Mekanları Cennet olsun. Allah rahmet etsin.
Daddomuzun resmi yok elimde .Bu yüzden onun resmini paylaşamadım.....
Kaslın sağlıcakla.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder